Ülkemizde yılların bitmeyen geyikleri olan “Sayısal çıksa ne yapardın?” ya da “Bilmem ne kadar paran olsa ne yapardın?” muhabbetlerinden öğrendiğimiz iki şey var: Birincisi, enflasyonu en iyi ihtimalle yüzde 10 olan ülkemizde enflasyonun etkisi hâlâ anlaşılabilmiş değil; ikincisi de gerçekten çoğu kişinin vizyonunu üstlerine kürek kürek dolar da atsanız genişletemezsiniz. İnsanın içinde yoksa olmuyor demek ki.
Son açıklanan faiz kararı ile birlikte Türkiye’de politika faizi %30’u bulmuş durumda. Politika faizi Merkez Bankası’nın diğer bankalarla olan işlemlerinde kullandığı faizdir. Bankalardan mevduat aldığında ya da bankalara kredi verdiğinde %30 orana göre işlem yapar. Bu oran, bizim bankalara gittiğimizde gördüğümüz oranın her zaman altında olur. Müşterilere cazip gelmek isteyen bankalar hem kullandırdıkları kredilerde hem de mevduat hesaplarında bu oranın üstünde oranlar belirler.
Peki 10 Milyon TL’miz olsa kafamız sonsuza kadar rahat mı?
Öncelikle bu senaryoda politika faizini kullanalım, zira bankadan bankaya oranlar değişiyor ve hangisini seçsek haksızlık olur. Ondan sonra hesaplamalara başlayabiliriz. Faizi aydan aya alıp yiyeceğiz, kiramızı falan ödeyeceğiz diye düşünüyoruz. Öncelikle bu durumda bankalar size 32 günlük vade verecektir; öyle her ayın 17’sinde gidip maaş gibi çekeyim durumu yok, bunu cebimize bir koyalım.
İkinci nokta ise biz bu parayı hesaplarken genelde vergi unutuluyor, unutulmaması önemli. Seçtiğimiz vadeden dolayı %15’lik bir vergi ödememiz gerekiyordu. (Daha uzun vadede bu oranda da düşüşler oluyor.) Bu senaryoda ise teşvikten yararlanıyor ve en azından bu yıl sonuna kadar %5’lik bir stopaj ödüyoruz.
Gelelim işin hesap kitap kısmına.
Yıllık %30 faizle işlem yaptığımızda bu bize aylık %2,63 gibi bir oran getiriyor. Yani aylık, daha doğrusu 32 günlük brüt kazancımız tam olarak 263.013,70 TL yapıyor. Bu paradan vergimiz daha para hesabımıza geçerken kesildiğinden dolayı biz hesabımıza baktığımızda 10.249.863,01 TL görüyoruz. 13.150,68 TL ise stopaj olarak kesildi.
Hesabımızı bu dönemde açmamış olsaydık -ya da teşvik sona erdikten sonra yenilediğimizde- %15’lik stopaj bedeli 39.452,05 TL olurdu. Bu durumda 32 günün sonunda 223.561,64 TL, yani %2,24 oranında gelir elde etmiş olurduk.
Şimdi esas kısma gelelim: Bu parayla gül gibi geçinip gidebilir miydik?
Günümüz şartlarını düşünerek konuşursak: Güzel para kanka. En kötü senaryoda ayda 223.561,64 TL almak günümüz şartları içinde pek çoğumuz için kesinlikle muhteşem bir şey olabilirdi. İstanbul’da merkezi bir yerde deniz manzaralı bir evde oturmak, yeni iPhone 15 modelini alabilmek gibi lükslerimiz olurdu. Hatta deniz manzaralı 5 yıldızlı bir otelde yaşarken her öğün dışarıda çok lükse kaçmamak şartıyla yemek yiyebilir, yine de ana paraya dokunmazdık.
Gelin görün ki bu güzel günlerin sayısı büyük ihtimalle az olacaktır, zira başımızda enflasyon gibi bir dert var. Teknik olarak her ayın sonunda cebimizdeki para daha az şey alabilmeye başlayacaktır.
Gerçekten de hazıra dağ dayanmıyor.
Geleceği tahminlemek yerine geçmişe bakmak da bize olacakları görmek açısından ipucu verebilir. Bugün 10 milyon TL, 368.750 Amerikan dolarına tekabül ediyor. Bundan tam 20 yıl önce, 2003 yılında dolar 1,38 TL idi. Yani o zamanın parasıyla 500 bin lira civarında bir (508.750 TL) paraya karşılık gelirdi. Yine o dönemde asgari ücret 226 liraydı. Yani şimdiki asgari ücretin yüzde 2’sinden bahsediyoruz. Onu da tam etmiyor, yukarı yuvarladım.
Ülkemizin tarihine baktığımızda gelecek 20 yılda da farklı bir şeyler olması ne yazık ki pek olası gözükmüyor. Cumhuriyet tarihi boyunca kanayan yaramız olan enflasyon, gelecekte de var olmaya devam edecektir. Tarihimiz boyunca değişmeyen enflasyonun karşısında yatırımımız da etkilenecektir. 20 yılda asgari ücretin 50 kat arttığını düşünürsek, gelecek 20 yılda da benzer bir senaryo yaşandığı durumda aylık faiz gelirimiz, asgari ücretin yarısı bile etmeyecektir.
Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde ölmek gibi bir planınız yoksa “10 milyonu bankaya atarım, faiziyle gül gibi yaşarım.” demek mantıklı değildir. Yatırım yapmak ve katma değer üretmek zorundayız, yoksa “Zamanında krallar gibi yaşardım.” demekten başka bir şey yapamayız.